Amasra'ya girerken bizi böyle bir manzara karşıladı.Nasıl güzel bir yer olduğunu daha buraya geldiğimizde anladık..
Peri o kadar yolculuktan sonra denizi gördü ya tüm yorgunluğu gitti..
Aslında gelirken Akçakoca ve Ereğli'ye de uğradık..
Akçakoca da şu Peri kızını denize atmayı düşündüysekte denizin üzerindeki kabarcıklar(ya da köpük demeliyim) bize engel oldu..
Otel'e girmemizle çıkmamız bir oldu.Plaj çantaları alındı ve doğru denize....Peri'yi kim tutabilirdi ki!!!Ve eller böyle buruş buruş olana dek sudan çıkmadı.Bugün ve sonraki günlerde de bu böyle devam etti...
Akşama doğru otel'e geçip oradan da Amasra'yı dolaştık..
Ünlü Amasra kalesini..
Kale inşa edilirken o koskoca blok taşları nasıl taşımışlar insanın aklı ermiyor.Nasıl büyükler bir görseniz..Eski insanlar gerçekten çok güçlüymüş.
Karşıdaki ada Tavşan adası..
Yalnızca tavşiler var orada.Ama görmek biraz maharet istiyor..Biz gördük.Gördükçe çığlıklar attık.Nasıl mutlu olduk anlatamam..
Karadeniz'e karşı,Tavşan adasına karşı,Kaleye karşı çay keyfi..
Çok ta güzel esiyordu:)Oysa İstanbul sıcaktan yanıyormuş o zaman:(
Hediyelik eşyalar bizden nasibini bolca aldı..Koca bir çanta ekledik içi dolu, dönerken valize...
Tarihi taş köprü..
Ünlü Amasra salatası..Öyle lezzetliydi ki...
Barış Akarsu'nun heykeli'ni gördüğümde nasıl duygulandım anlatamam.Çok severdim..
Amasra'da akşam üstü...
Kısa ve güzel bir tatilden kalanlar böyleydi....